3 nisan 2007 günü avrupa birliğinin enerji bakanı konumundaki komisyon üyesi bay Andris Piebalgs ve beş avrupa ülkesi hırvatistanın başkenti zagrebde bir anlaşma imzaladılar. imzacı ülkeler romanya, sırbistan, slovenya, hırvatistan ve italya idi.
imzalanan anlaşmaya göre romanyanın constanta (biz köstence olarak biliriz) limanını italyanın trieste limanına bağlayan bir petrol boru hattı inşa edilecek. projenin adı şu “The Pan-European Oil Pipeline“. burada
yılda 100 milyon ton (~2 milyon varil/gün) ham petrol taşıyacak olan 1,300 km uzunluğundaki boru hattı 2.6 milyar euroya malolacak. hattın 2012 yılında devreye girmesi bekleniyor. hattın triestede sonlanıyor olması oradan tankerlere yükleme yapılacağı anlamına gelmiyor. ama herhalde bir alternatif olarak kalacaktır. asıl sebep triesteden almanya, çek cumhuriyeti gibi orta ve kuzey avrupa ülkelerine uzanan boru hatları.
bu anlaşmanın imzalanmasıyla son bir ayda türkiyeyi enerji iletim yolları açısından bypass eden gelişmelerin sayısı ikiye çıkmış oldu. bu birilerinin kurdukları pembe hayallerin suya düşmesi anlamına geliyor.
ancak her nedense “köstence-trieste” boru hattı konusu bizde pek yankı uyandırmadı. çok enteresan. zira Burgas (burgaz/bulgaristan) – Alexandroupolis (dedeağaç/yunanistan) hattı çok ilgi yaratmış bir çok yorum medyada yer bulmuştu. doğal olarak planlanan samsun-ceyhan petrol boru hattı konusu gündeme gelmiş ve başbakanın damadının genel müdürlüğüne atandığı bir firmaya hattın yapımının verilmesi eleştiri konusu olmuştu. belki bu konunun tekrar gündeme gelip iktidarı rahatsız etme ihtimali nedeniyle “köstence-trieste” hattı medya tarafından fazla kurcalanmamıştır.
şimdi samsun-ceyhan hattının tabutuna son çivide çakılmış oluyor. ta ki bir zamanlar sözü edilen, bu hattın israil e bağlanması projesi gerçekleşsin. bence zayıf bir ihtimal. israil ile yılan hikayesine dönen manavgat suyu projesi bile bitirilemedi.
geçtiğimiz ay içinde “burgaz-dedeağaç” hattı olayı hakkında türk medyasında okuduğum ve dinlediğim yorumları yetersiz ve eksik buldum. yorumlar ağırlıklı olarak rusyanın enerji alanındaki doğal avantajlarını yakın çevresindeki ülkeler üzerinde amansız bir nüfuz tesis etme amacıyla kullandığı iddiasına odaklanmıştı. bu iddia ile ilişkili olarak BTC boru hattının çalışmaya başlamasından çok rahatsız olan rusyanın artık dahada agresif hareket ettiği dile getirildi. bugün yoldan geçen herhangi birisini çevirip sorsanız size aynı şeyleri söyler öylesine çiğnene çiğnene sakız oldu.
halbuki açık kaynaklarda yeralan enformasyon alıcı gözüyle incelense çok şey ayan beyan ortada. bakınız AB komisyon üyesi Andris Piebalgs 15 martta imzalanan “burgaz-dedeağaç” hattı anlaşması münasebetiyle neler söylemiş.
“Energy Commissioner Andris Piebalgs welcomed today the signature of an agreement between Russia, Greece and Bulgaria on the construction of the Burgas-Alexandroupolis pipeline.”
yani AB bu işten son derece memnun ve işin arkasında duruyor. zaten açıklamanın devamında
“Burgas-Alexandroupolis oil pipeline was considered by the Commission as a Project of pan-European Interest in the INOGATE program which identifies strategic routes for hydrocarbons.”
cümleleri yer alıyor.
yani açıkça AB bu hattı avrupanın ortak çıkarları açısından stratejik önemi haiz bir proje olarak gördüğünü ilan ediyor. pekala şimdi bakalım “köstence-trieste” anlaşmasının ardından AB neler söylemiş.
“this pipeline links the Black Sea directly into the continental EU pipeline system. pipelines from Trieste head north to Austria, Germany and the Czech Republic. In that respect, it is of great strategic importance to the European Union.”
açıkça ortada olan durum şudur. AB, türkiyenin by-pass edilmesi operasyonunun planlayıcısı ve uygulayıcısıdır. fakat AB nin türkiyeye ihtiyacı vardır ve ilişkilerin kafasını gözünü kırmak istemez. bu nedenle türkiye yi incitebilecek girişimlerini itiraz edilemeyecek mazeretlerle destekleyerek hatta bunların türkiye nin iyiliği için yapıldığı izlenimini verecek şekilde ifade etmektedir. bu taktiğin ingilizcede bir adı bile vardır. “sugarcoating” derler. acı bir ilacın şekerle kaplanarak yutturulması gibilerinden. bakın bu nasıl yapılıyor.
“The so called “Pan-European Oil Pipeline” would significantly reduce the chances of a serious accident in the Bosphurus Straits, the Black, Aegean and Adriatic Seas”
“In the oil sector, increasing international concern is being expressed over the threat of maritime accidents and the ensuing significant environmental damage caused by the resulting oil spills.”
yani artan deniz trafiğinin yarattığı kaza ihtimali ve sonucunda petrolün çevreye verebileceği zararlar vs vs. önlenmiş olacak. aslında burada verilen ince bir diplomatik mesajda var sanırım. biliyorsunuz türkiye on yıllardır boğazlardan geçen gemi trafiğinin istanbul için büyük bir tehlike oluşturduğu tezini işleyip duruyordu. al bakalım işte diyorlar nazikçe.
türkiyenin boğazlardan geçen tanker tarafiğine karşı ileri sürdüğü itirazların gerisinde bence başka bir hesap yatıyor. montreux anlaşması gereği boğazlardan geçecek ticari gemi trafiğine türkiyenin bir müdahalesi olamıyor. ayrıca herhangi bir şekilde ücret talebide bahismevzuu değil. kısacası boğazlardan geçen mal akışı üzerinde kontrolü yok.
belli ki bu durumdan rahatsız olan ve değiştirmek isteyen bazı aklıevveller iki başlı bir politika çizmişler. bunlardan biri açık. son yıllarda tüm dünyanın iyice hassas olduğu çevreye yönelik tehditler, çevrenin korunması vs seslendirilecek. ikincisi, üstü örtülü bir şekilde tanker trafiği çıkarılacak zorluklarla bezdirilecek. beklenen sonuç, boğazlardan geçen petrol akışını yine türk topraklarından geçecek boru hatlarına kaydırmak. bu yapılabilirse bir taşla iki kuş vurulmuş olacak.
1-bu işten para kazanılacak (hele eş dost kazanırsa dahada ballı olur)
2-avrupaya giden enerji can damarının vanası türkiyenin eline geçecek.
birinci madde için fazla söylenecek bir şey yok. ama türkiye tek başına AB nin enerji girişlerine önemli ölçüde hükmetmeye başlarsa bunun büyük politik sonuçları olur. mesela bunların birini ben söyleyeyim. AB nin türkiyenin üyeliğini ebediyen ertelemesi zorlaşır.
pekala AB ve rusyanın bu tuzağa düşecek kadar saf olmaları beklenebilirmi. tam tersine böyle bir beklenti içinde olacaklar saf olabilirler ancak. sen hem kalk gençlerini adamların öğretim kurumlarına gönder uluslararası politika, strateji vs öğrensinler diye. sonra öğrendiklerini yarım yamalak onlara karşı uygulamaya teşebbüs et. sonuç böyle olur.
BTC boru hattının çalışmaya başlaması türkiyedeki politika belirleyicilerinin başını döndürmüş olmalı. bunu sürdürdükleri politikanın başarıya ulaşması şeklinde yanlış değerlendirmiş olabilirler. ama BTC nin bitirilebilmiş olmasının ana sebebi ABD nin hazar denizi bölgesi için yaptığı planlardı.
BTC hattının kapasitesi 50 milyon ton/yıl, yaklaşık olarak bunu 1 milyon varil/gün olarak alabilirsiniz. hattan gemiye ilk yükleme 2006 haziran başında yapılmıştı. birkaç gün evvel nisan başında 100 milyonuncu varilin yüklendiği müjdelendi. yani 10 ayda 100,000,000 varil. tam kapasite 300 günde 300,000,000 varil olduğuna göre henüz BTC %30 ile çalışıyor.
görüldüğü şekilde ortada yeterinden fazla taşıma kapasitesi mevcut. ülkenin parasal kaynakları gereksiz yere çar çur edilmemelidir.